Vatanım sensin’deki Cevdet binbaşı Aslında Gavur Mümin mi ?
GAVUR MÜMİN
Hepimiz neredeyse bir kere
bakmışız bu diziye Cevdet binbaşıyı izlemişizdir Rum tarafına geçiyor ve kendi
ülkesinde vatan haini ilan ediliyor karsı kızı bile ona karşı gelmeye başlıyor.
Ama o asla yılmıyor vatanı için resmen Rumlara katılıyor. Yaptığı o kadar büyük
bir görev ki neredeyse kimse bunu şuan bile yapmaya cesaret edemez.
İzmirli Jandarma Albay
Mümin Aksoy’un yaşamöyküsünü, Genelkurmay belgelerini inceleyerek yazan Emekli
Korgeneral Hüseyin Işık, "Unuttuğumuz
Bir Kahraman: Mümin Aksoy" başlığıyla yayımladı.
Aydınlık gazetesi, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt
Başkanlığı (ATASE)
Yayınları Askeri Tarih Bülteni Şubat 1997 Sayı 42’de yer alan yazının aslını
haberinde yer verdi.
İşte Işık’ın, Mümin Aksoy yazısı:
“15
Mayıs 1919’da İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali sırasında İzmir halkı ve
İzmir’deki 17’inci Kolordu tarafından hiçbir mukavemet gösterilmediği halde
Yunanlılar resmi daireleri, kolordu karargâhını ve kışlayı basarak başta
Kolordu Komutanı General Ali Nadir olmak üzere subaylarımızı dövdüler,
üzerlerindeki paraları, yüzükleri ve kıymetli eşyaları aldılar, kasalardaki
paraları gasp ettiler, subayları ve devlet memurlarını elleri yukarı
kaldırılmış olduğu halde yerli Rumların küfürleri, hakaretleri ve saldırıları
arasında İzmir rıhtımında demirlemiş vapurlarındaki hayvan ambarlarına
tıktılar.
İzmir İl Jandarma Alay Komutanlığı Yunan vahşetini rapor halinde
hemen Jandarma Genel Komutanlığı’na ve gazetelere bildirdi. Bu bilgilerin
toplanmasında, Valiliğe, Jandarma Genel Komutanlığı’na, İzmir’deki Jandarma
Tensik Heyeti’ne ulaştırılmasında Üsteğmen Mümin’in olağanüstü çabaları ve
başarısı vardır.
Üsteğmen Mümin, işgalden kısa bir süre sonra
ülkenin her tarafında kurulan Kuvayi Milliye mensupları ve Müdafaa-i Hukuk
Dernekleriyle temasa geçti. Milli Kuvvelerimizin ihtiyacı olan silah, telefon,
telefon teli, giyecek sağlayarak gizlice gönderdi. Üsteğmen Mümin esaretten
döndükten sonra yapılan sorgulamada bu
durumu şöyle anlatmaktadır:
“Yunanlıların İzmir’i işgal ettikleri sırada
İzmir Jandarma Alay Erkan Bölüğü’nde bulunuyordum. İşgal sırasında Yunanlılar
tarafından anlatılması olanaksız hakaretlere maruz kaldı.Olaydan bir gün sonra
Osmanlı egemenliğinin devam ettiği, her türlü zulüm ve hakarete dayanarak
görevin yapılmasında kusur edilmemesi ve hükümetin temsil edilmesi için gereken
özverinin esirgenmemesi hakkında Jandarma Genel Komutanlığı’ndan emir geldi.
Alay subaylarıyla birlikte göreve başladık. Bu sırada İzmir’deki 17’nci Kolordu
subayları Yunanlılar tarafından sağlanan bir vapurla İzmir’den ayrılıyorlardı. Ben Jandarma Genel
Komutanlığı’nın emrine uyarak İzmir’de kalıp Yunanlıların İzmir ilçelerinde ve
köylerinde yaptıkları zulüm ve işkenceler konusunda gelen raporları
birleştirerek Alay Komutan Vekili Binbaşı Tahsin Bey ile Genel Komutanlığa, Valiliğe
ve Yabancı Tensik Heyeti’ne bildiriyor hükümetin dikkatini çekmek için durum
hakkında acı raporlar yazıyordum. Bu raporlar ve mezalim raporları o sırada
İstanbul’da yayımlanan Kırmızı Kitaplara geçti.
GİZLİ MEKTUPLAR
“(...)
Bu sırada İzmir Sancağı (il ve ilçe arasındaki idari bölüm) yakınında kurulan
milis teşkilatını yöneten subay arkadaşlarımdan aldığım gizli mektuplarda
Yunanlıların iç durumu hakkında bilgi vermekliğim ve bulundukları bölgeleri
milis kıtaların ihtiyacı olan telefon makinesi, telefon teli, tüfek, fişek vb.
şeylerin sağlanıp gönderilmesi bildiriyordu. O sırada çok müsait olan durumum
sayesinde elde edebildiğim önemli bilgileri ve İzmir Valiliği’nden
sağlayabildiğim telefon makinelerini ve malzemelerini bana yardım eden
hamiyetli ve vatansever sivil arkadaşlarım aracılığı ile gönderebiliyordum.
Amiral
Bristol başkanlığındaki Heyet-i Tahkikiye (Soruşturma Kurulu)’nın İzmir’e
geldiği sırada bu kurulun yanında bulunan Kurmay Yarbay Kadri Bey’e
soruşturmanın derinleştirilmesi için gereken yardımda bulunarak birçok zulmün
meydana çıkarılmasını sağladım. Bu sırada İzmir’de çalışabilmek için büyük bir
alana sahip bulunuyordum ki İzmir sancağı yakınındaki milis komutanları
yanındaki subay arkadaşlarından aldığım tavsiyelerde İzmir’den asla ayrılmam ve
kendilerine yardım etmemi istiyorlardı.
Ben de elimden gelen yardımı yapıyordum. Bu
sırada Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılmış ve hükümet kurulmuştu. İstihbarat
çabalarının daha artırılması ve her hafta hazırlayacağım raporların merkeze
gönderilmesi istendi. Yunanlılar bu sırada İzmir Hükümeti’ne el koyarak, bizim
alayın İzmir’i terk etmesini istediler. Durumu Ankara’ya bildirdim. Benim orada
kalarak hiçbir yere ve görevime devamım emredildi.” (Üsteğmen
Mümin’in esaretten döndükten sonra yapılan soruşturmaya verdiği cevaptan
alınmıştır.)
GİZLİ GÖREV
Bu
sırada Balıkesir Jandarma Komutanlığı mensupları tümüyle Balıkesir’den
ayrılarak Yunan işgali altında olmayan bölgeye geçmiştir. Yani Ankara’daki TBMM
Hükümeti emrine girmişlerdi. İzmir İl Jandarma Alay Komutanlığı subay ve
erlerinin şehri terk etmesi Yunanlılar tarafından istediğinden İstanbul’daki
Jandarma Genel Komutanlığı’nın emriyle Balıkesir’e gönderdiler. Üsteğmen Mümin
gizli görevini sürdürebilmek için İzmir’den ayrılmak istemiyordu. Hatta Balıkesir’e
gitmeyerek Yunan işgalinde olmayan Kuşadası’na geçmeyi arkadaşlarına önerdi ise
de kabul edilmedi. Üsteğmen Mümin İzmir’den ayrılmamak için çareler arıyordu. O
sırada babası öldüğünden miras işlerini çözüme kavuşturmak ve ailevi işleri
düzene koymak için 10 gün izin alarak Burdur’a gitmişti.
FRANSIZ YÜZBAŞI KLEBER’İN RAPORU
Üsteğmen
Mümin, babasının ölümü üzerine izin alarak Burdur’a gitmişti. İzin süresi
dolduğu halde görevi başına dönmedi ve yeniden iznin uzatılmasını istedi. Uzun
süre görevi başına dönmeyince kaydı silinde. İzmir’de bulunan Tensik
Heyeti’nden Fransız Yüzbaşı Mösye Kleber’in adı geçen subay hakkında
hazırladığı 23 Eylül 1920 tarih ve 252 sayılı Fransızca raporun özeti:
“İzmir Jandarma Alay Mülhakı Üsteğmen, 2629
Mümin Efendi, alayı diğer subaylarıyla birlikte Balıkesir’e atanmış bazı özel
işlerini yoluna koymak için kendisine birkaç gün izin verilmişti. İzin süresi
30 Ağustos 1920’de sona ermişti. 27 Ağustos 1920’de kendisine izninin
uzatılmayacağını tebliğ etmiştim. 21 Eylül’de İzmir’e döndüğünde Üsteğmen Mümin
Efendi’nin benim teftişte bulunduğum sırada Yarbay Mösyö Karisini’ye iznin
uzatılması için başvurduğunu, isteğinin kabul edilmediğini, buna rağmen görev
yeri Balıkesir’e gitmeyerek İzmir’de kaldığını gördüm. Üsteğmen Mümin halen
kapalı bulunan İzmir Hükümet Dairesi’nin açılacağını haber aldığını, bu haber
gerçekleşinceye kadar kendisine izin verilmesini istemektedir. Bu hususun
gerçekleşmesi ve adı geçen dairenin açılması için çok zaman gereklidir. Eğer bu
subay görevine katılmayı gerçekten isteseydi, İzmir ile irtibatta bulunarak ve
bizden de uygun bir zamanda izin isteyerek bunu başarabilirdi. Benim anladığıma
göre Üsteğmen Mümin, Osmanlı Jandarması’nda kalmak imkânını korumakla beraber
İzmir’de hatta Yunanlılar yanında başka bir iş aramıştır... Meslekte kimlerin
kalmak istediğini anlamak için yaptığım incelemede onu çok şüpheli durumda
görmüştüm... Osmanlı Jandarması’ndan kaydını silinmesini talep ederim, efendim.
İmza Kleber” (Üsteğmen Mümin’in şahsi dosyasındaki Fransız Yüzbaşı
Kleber’in raporundan)
JANDARMA’DAN KAYDI SİLİNİYOR
Tensik
Subayı Yüzbaşı Kleber’in bu raporu üzerine İstanbul Jandarma Genel Komutanı
General Ali Kemal Sırrı’nın 4 Kasım 1920 tarih ve 15556 sayılı yazısıyla, adı
geçen subayın İstanbul’a gelerek Genel Komutanlığa başvurması, bunu yapmadığı
takdirde hakkında gıyabi işlem yapılacağı bildirilmiştir. Buna rağmen
İstanbul’a gelerek Jandarma Genel Komutanlığı’na başvurmayan Üsteğmen Mümin’in
kaydının silindiği 21 Mart 1921 gün ve 1088 sayılı yazılısıyla bildirilmiştir.”
Yorumlar
Yorum Gönder