HERKES NEREDE?
NEDEN UZAYLILARLA KARŞILAŞMADIĞIMIZI AÇIKLAYAN 17 HİPOTEZ
Barış ÖZCAN anlatımıyla...
Herkes nerede?
1950’de
Los Alamos Laboratuvarı’nda çalışan fizikçi Enrico Fermi sordu bu soruyu. Çok basit bir soru gibi
görünebilir. Ama hikayesini dinleyince hiç de basit olmayan ve hala cevabı
verilemeyen bir soru olduğunu anlayacaksınız.
Big
Bang Theory dizisini izleyenler genç bilim insanlarının kafeteryada yaptıkları
“geyik muhabbetleri”ni iyi bilirler. İşte buna benzer şekilde Fermi ve
arkadaşları da sıcak bir yaz günü öğle yemeği yedikleri masanın etrafında bir
karikatür hakkında konuşuyorlardı. Çünkü o günlerde uçan daire gördüğünü iddia
eden insanların sayısında artış vardı ve alakasız gibi gözükse de New York’taki
çöp kutuları ortadan kayboluyordu. İşte bu karikatür kaybolan çöp kutularını
yağmacı uzaylıların çaldığını gösteriyordu.
Turhan Selçuk’un da dediği gibi karikatürün güçlü bir sanat
olmasının nedenleri var ve sadece bu olay bile bize neden güçlü olduğunu
gösteriyor. Çünkü bu bilim insanları konuya güldükten hemen sonra gerçek olup
olamama ihtimali hakkında konuşmaya başladılar. Gerçekten de uzaylılar var mı? Daha
da önemlisi bunlar yeryüzünü ziyaret edebilecek kadar gelişmiş bir teknolojiye
sahip mi?
Şimdi
ben size bir ara soru sorayım. Dünyadaki kum taneleri mi yoksa uzaydaki
yıldızlar mı daha fazla sayıdadır? Hawaii Üniversitesi’nden bir grup
araştırmacı bu sorunun cevabını merak etmişler ve yaklaşık olarak
hesaplamışlar. Yeryüzündeki tüm plajlar, çöller ve kumun olabildiği her yerin
toplam alanından yola çıkarak 1018 civarında kum tanesi olduğunu
bulmuşlar. Bu 1’in yanında 18 sıfır demek. Peki yıldız sayısı? Gözlemlenebilir
evrende 1022 ila 1024 kadar yıldız olduğu tahmin ediliyor. Bu 1’in
yanında çok daha fazla sayıda sıfır demek. Yani bir dahaki sefere plajda
kumlarla oynarken şunu düşünün, ayağınızın altındaki her bir kum tanesine
karşılık uzayda en az 10000 tane yıldız var. Bakın yıldız diyorum, gezegen
değil!
Bunların
içinden çok küçücük de olsa bir kısmında bizim güneşimize benzeyen yıldızlar
olsa, bizim güneşimize benzer bu yıldızların çok küçücük de olsa bir kısmının
etrafında dünyamıza benzer yaşama elverişli gezegen olsa, bu gezegenlerin çok
küçücük de olsa bir kısmında yaşam olsa ve üzerinde yaşam olan bu gezegenlerin
çok küçücük bir kısmında zeka sahibi canlılar olsa evrende milyonlarca uygarlık
var demektir.
Bu konuda hesaplamalar yapmak üzere geliştirilmiş bir denklem de
var: Drake denklemi.
Bu
mantıkla düşünmeye devam ettiğimizde tüm evrende değil sadece içinde yer
aldığımız galakside bile 100.000 civarında komşu uygarlık olması gerekir.
Bunların bir kısmı teknolojik gelişmişlik açısından bizden binlerce yıl ileride
olabilir. Bin yıl önceki halimizi düşünün, bunu şimdiyle kıyaslayın ve binlerce
yıl sonrasını hayal edin.
Kısaca
dünya dışı uygarlıkların var olma olasılığının gayet yüksek olduğuna dair
elimizde epeyce güçlü tahminler var. Ama hiç kanıt yok. İşte Enrico Fermi de o
öğle yemeğinde buradan yola çıkarak şu soruyu sordu. Peki ya herkes nerede?
Uzaylılar? Dünya dışı akıllı canlılar. Neden bunların varlığına dair tek bir
kanıt bile bulamıyoruz? Neden hiç karşılaşmıyoruz? İşte küçük bir karikatürden
başlayan sohbetin geldiği noktada sorulan bu soru bilim dünyasının hala
açıklanamayan en önemli paradokslarından biri haline böyle dönüştü. Fermi
Paradoksu.
Konu
gerçekten çok ilginç ve işin güzel tarafı henüz sezon finali yapmamış gizemli
bir dizi kadar sürükleyici. Tıpkı bu dizilerle ilgili üretilen teorilere benzer
teoriler oluşturuluyor. Aslında bunlara teori değil de daha çok hipotez
aşamasındaki fikirler diyebiliriz.
Hipotez 1: En basit açıklama
Şu anda
mevcut başka bir uygarlık yok. Belki eskiden vardı. Ya da gelecekte olabilir.
Ama kanıt yoksa uygarlık da yok demektir. Göremiyoruz, duyamıyoruz onlarla
konuşamıyoruz, o halde yoklar.
Hipotez 2: Nadir Dünya Hipotezi
Uzaylı
diye bir şey yok. Başka bir uygarlık hiç ortaya çıkmadı. İnsanlık evrende tek
ve biricik. Yapayalnızız. Kimimiz kimsemiz yok. Biz bizeyiz. Dünya evrenin tek
istisnası.
Hipotez 3: Başka zeka yok
Dünya
dışında yaşam var ama akıllı değil.
Hipotez 4: İlkel zeka
Dünya
dışında akıllı yaşam var ama teknolojik açıdan yeterince yani uzaktan fark
edilebilecek kadar gelişmiş durumda değil. Hemen hepsi de bizim durumumuzda.
Peki ya
bizden daha gelişmiş medeniyetler varsa… Medeniyetlerin teknolojik
gelişmişliğini ölçümlemek için Sovyet astronom Kardashev tarafından geliştirilen bir ölçek var. Kardashev
diyor ki medeniyet geliştikçe enerji tüketimi artar.
1.
Tip medeniyetler henüz gezegen
seviyesindedir. İçinde bulunduğu gezegene ulaşan tüm enerjiyi kullanabilir.
2.
Tip medeniyetler kendi yıldızlarının tüm
enerjisini kullanabilir. Yani kendi gezegenindeki güneş panelleriyle enerji
toplamak yerine, güneşin etrafını çepeçevre saran ondan daha büyük küresel bir
panelle onun tüm enerjisini kullanabilecek seviyeye gelmiştir. Bu hipotetik
konsepte Dyson küresi deniyor.
3.
Tip medeniyetler bunu da aşmıştır. İçinde
yer aldıkları galaksinin tüm enerjisini kontrol edebilirler.
Michio Kaku’ya göre 100-200 yıl
içinde insanlık olarak biz 1. Tip medeniyet seviyesine ulaşacağız. Bir kaç bin
yıl içinde 2. Tip ve 100.000 ila 1 milyon yıl içinde de 3. Tip medeniyet
seviyesine geleceğiz. Bunlar bizim için çok uzun gibi görünen süreler. Ama
kozmik ölçekte göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir an. Biz henüz bu seviyelere
gelememiş olabiliriz ama ya başka gezegenlerde var olan yaşam çoktan bu
seviyelerden birine ulaştıysa?
2015’te
yapılan bir araştırmaya göre 3. Tip medeniyet bilinen evrenimizde ya çok az ya
da hiç yok. 2. Tip medeniyete sahip bir uygarlığın izlerine neredeyse
rastlıyorduk. 14 Ekim 2015’te dünya dışı yaşamı araştıran SETI bizden 1280 ışık
yılı uzaklıktaki bir yıldızdan gelen sıra dışı bir ışık kırılımını fark etti.
Bu tür bir kırılımın ancak yıldızın etrafını saran ve onun tüm enerjisini
kullanan Dyson küresi gibi bir cihazdan dolayı olabileceğine dair
spekülasyonlar yapıldı. Ama kanıtlanamadı.
Yani
Fermi paradoksu hala bir çözüme kavuşamadı. Hipotezlere devam.
Hipotez 5: Kıyamet Argümanı ya da büyük filtre
hipotezi
Henüz
varlıklarını kanıtlayamasak da bizden daha zeki yaşamlar vardır ve zeki
yaşamlar doğası gereği kendini yok eder. Yani başka gezegenlerde başka
uygarlıklar var ama bunlar daha yıldızlar arası seyahat ya da iletişim yapamadan
nükleer bir savaş ya da başka bir sebep bir çeşit filtre görevi görüyor ve bu
filtreyi geçemeyenler kendi kendini yok ediyor. 2. Tip ya da 3. Tip medeniyet
seviyesine ulaşamıyor.
Hipotez 6: Süper yok ediciler
Bu
biraz daha korkutucu bir hipotez. Zeki yaşam doğası gereği başkalarını yok
eder. Bakınız biz. Akıllandıkça başka canlılar için bir tehdit haline gelmedik
mi? Her fırsatta onları kolonize edip yok etmeye çalışmadık mı? Aynı şey bizden
daha zeki canlılar için de geçerli. Çok zeki ve süper yok edici bir uygarlık
var ve daha az gelişmiş uygarlıklar şöyle bir kafalarını kendi gezegenlerinden
çıkartıp etrafına bakmaya başlayınca kafaya yumruğunu indiriyor. O yüzden çoğu
uygarlık çoktan yok edildi ve diğerleri de ya yok edilmemek ya da koloni haline
gelmemek için sessiz kalmayı tercih ediyor.
Hipotez 7: Uzak bir çölün kenarında küçük bir kabile
Evren
çoktan çok gelişmiş bir medeniyet tarafından kolonize edildi. Ama dünya evrenin
o kadar uzak, o kadar izbe bir yerinde ki henüz burayı fark edemediler ya da burayı
kolonileştirmeye gerek görmediler. Avrupalılar Amerika kıtasına gelip koloniler
oluşturmaya başladıktan çok sonra onları fark eden yerliler olduğunu biliyoruz.
Güney Amerika’da Amazonlarda medeniyetten tamamen kopuk ve habersiz yaşayan
kabileler hala var. Belki uzayda biz de o kabilelerden biriyiz.
Hipotez 8: İletişimin imkansızlığı
Teknolojik
açıdan gelişmiş ancak kolonileşme amacı gütmeyen uzaylı uygarlıklar var ama
bunlar birbirinden çok uzakta. Evren sürekli olarak genişlediği için de aradaki
mesafe sürekli artıyor. Dolayısıyla karşılıklı iletişim ya hiç kurulamıyor ya
da kurulana kadar, uygarlıkların biri ya da her ikisi birden ortadan kalkıyor.
Hipotez 9: Dinlemeyi bilmiyoruz
Belki
de iletişim kurma imkanı vardır ama biz onları dinlemeyi bilmiyoruz. Şunun
şurasında daha 60-70 yıldır antenlerimizi uzaya çevirip dinlemeye başladık.
Belki doğru yöntemi bulursak onları fark edeceğiz.
Hipotez 10: Doğal afetler
Gezegenlerde
zaman zaman meydana gelen çok büyük doğal afetler nedeniyle canlılar sürekli yok
oluyor. Bizim dünyamızda bir zamanlar dinozorların başına gelen şey, komşu
uzaylıların da başına gelmiş olabilir. Hatta bir süre sonra insanlık da bu
şekilde ortadan kalkabilir.
Hipotez 11: Hayvanat bahçesi
Belki
de uzaylıların kurduğu bir hayvanat bahçesidir dünya. Uzaylı ırklar neden
bizimle iletişime geçmeye çalışsınlar ki? Dışarıdan bizi seyredip halimize
gülmek yerine?
Hipotez 12: Çoktan gittiler
Uzaylılar
var ve dünyayı çok eskiden ziyaret ettiler. Geldiklerinde henüz zeka sahibi bir
canlı olmadığı için buradan gittiler ve bir daha da geri gelmediler.
Hipotez 13: Sürekli geliyorlar
Uzaylılar
var ve sürekli dünyayı ziyaret ediyorlar ama hükümetler ve tabiki İlluminati
onların geldiğini bizden gizliyor. Ama neden gizlediklerini bilmiyoruz. Ya da
yıldızlar arası seyahat ederek buraya kadar gelmeyi başaran uzaylıların neden
yıllardır hükümet engeline takıldıklarını anlamakta zorluk çekiyoruz.
Hipotez 14: Simülasyondayız
Bir
bilgisayar simülasyonunun içindeyiz. Algıladığımız evren sahte bir gerçeklikten
başka bir şey değil. Uzaylı uygarlıklar, başka hayat formlarının mevcut
olmadığı bir evren görüntüsünü bizim için simüle ediyorlar.
Hipotez 15: Panspermia
Uzaylıları
uzaklarda aramaya gerek yok, belki de biz onların çocuklarıyız. Çok eskiden
yaşam tohumlarını dünyaya getirip ektiler. Belki bir gün geri gelecekler. 2001
Uzay Macerası’ndaki monoliti bir düşünün.
Hipotez 16: Algılayamıyoruz
Michio
Kaku’nun şu benzetmesine bakın. Diyelim ki ormanın ortasında bir karınca
yuvasındayız. Hemen yanına 10 şeritli bir otoyol yapılıyor. Karıncalar bu yolun
ne olduğunu anlayabilir mi? Nasıl bir teknolojiyle yapıldığını ve daha da
önemlisi hangi maksatla yapıldığını algılayabilir mi? Dolayısıyla bizden daha
gelişmiş bir medeniyet varsa bile bizim bunu algılayabilme ihtimalimiz olamaz.
Onlar bizimle irtibata geçip bizi aydınlatmaya çalışıyorlarsa bile biz bunu
asla anlayamayız. Çünkü bu bir karıncaya internetin ne olduğunu anlatmaya
çalışmak gibidir.
Hipotez 17: Teknolojik tekillik
Dünya
dışı medeniyetler teknolojik tekilliğe ulaştılar ve insan ötesi bir karakter
sergilemeye başladılar. Geçen haftaki videomda akıl yükleme yönteminden söz
etmiştim. Ya dünya dışı zekalar kendi zekalarını başka formlara aktarabilmeyi
başarmışsa. Lewis Padgett’ın bir öyküsünde anlattığı gibi bir şekilde bu
fiziksel evreni terk edip alternatif bir evrene geçiş yapmışlarsa?
Nedense
Fermi paradoksunu açıklamaya çalışan hipotezlerin çoğu dünya dışı yaşamların da
dünyadaki yaşam gibi gelişmiş olabileceğini öngörüyor. Einstein bir
zamanlar “hiç bir sorun o sorunu yaratan bilinç düzeyiyle çözülemez” demişti.
Belki de Fermi paradoksu hiç bir zaman çözülemeyecek. Belki de bazı şeyleri hiç
bir zaman tam olarak anlayamayacağız. Anlayamadığımız her şey için de peki
nerede sorusunu sormaya devam edeceğiz.
Yorumlar
Yorum Gönder